14 Ocak 2008 Pazartesi

İyi ki varsınız - Zafer Yapıcı'nın Köşe Yazısı - Haber Ekspres - 19 Haziran 2007

Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı kurtuluş mücadelesinin her anında yer alan, bu mücadeleye en büyük özveriyi ve desteği veren kadınlarımızdı. Cephede erkeğinin yanında çarpışan, sırtında mermi taşıyan, askerini giydiren, yediren, içiren yine kadınlarımızdı.
Kadınlarımız olmasaydı bu zafer kazanılabilir miydi?

Türk kadını inandığı bir davayı mutlaka kazanır. Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'e inanıp onunla aynı yolda bu büyük davayı kazandıkları gibi... İnandılar, güvendiler, kazandılar. Sonunda bağımsız bir Türkiye'yi bizlere emanet ettiler. Huzurlarında saygıyla eğiliyorum...

Değerli okurlarım, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün ve rejiminin bugün de tehlike altına girdiğini görmezlikten gelmek mümkün mü? Kurtuluş Savaşı öncesinde Samsun'dan başlayan, Amasya'da, Erzurum'da, Sivas'ta alınan kararlar Türkiye'nin geleceğini belirlemişti. Şimdi de Tandoğan'dan başlayan, Çağlayan'da, Manisa'da, Çanakkale'de, İzmir'de, Samsun'da atılan sloganlar, kavranan gerçekler ve hepsinden önemlisi büyüyen Atatürkçü bilinç Türkiye'yi aydınlığa çıkaracak. Bu buluşmaların baş mimarları yine kadınlarımız...

Kadınlar gücünü gösteriyor

Cumhuriyet buluşmalarımızda ellerinde ay yıldızlı Türk bayraklarıyla yüz binler, milyonlar olarak tıpkı kurtuluş öncesinde olduğu gibi tek bir yumruk olmadık mı? Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle kucaklaşmadık mı? Heyecanlanıp ağlamadık mı? Sevinip gülmedik mi? Peki bunlar niçin yapıldı? Amaç neydi? Asıl amaç "nasıl kurtuluruz" sorusuna anlamlı bir cevap bulmaktı. Amaç esaretten kurtulmuş, başı dik bir Türkiye, halkının yanında bir iktidar yaratmaktı. Amaç, yoksulluk, yolsuzluk, yandaşlık ve onursuzluk üreten bir zihniyet karşısında Mustafa Kemal'in Türkiye'sini yeniden kurmaktı... Atatürkçü bilinci daha da büyütmekti...

Değerli okurlarım, bu yönde bir mücadele elbette toplumsal ve siyasal boyutları da olan bir mücadeledir. Cumhuriyet bilincinin toplumsal düzeyde sahiplenilmesi, sahiplenişin sandıklara yansıması ve sandıklardan cumhuriyet bilincinin çıkması esas önemlisi. Türk kadınına bu konuda da inancımız sonsuz... Tandoğanlar, Çağlayanlar, Manisalar, Çanakkaleler, İzmirler, Samsunlar ve tüm kurtuluş mücadelelerimiz unutulmamalıdır. Mücadelemizin mantığının unutturulmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. Ancak herkes bilsin ki mücadelemiz kadınlarımızın öncülüğünde sürecek. Haydi kadınlarımız; gücünüzü gösteriniz. Siyasi partilerdeki, sivil toplum kuruluşlarındaki, evlerdeki, tarlalardaki, çalışma hayatının her yerindeki kadınlarımız; Türkiye sizin ellerinizde şekillenecek! Şimdi kurtuluş zamanı...

Demokrasi aracı

Değerli okurlarım, cumhuriyeti, laikliği ve demokrasiyi birbiri ile kavgalı gibi sunmak isteyenleri çok iyi tanıyorsunuz. Cumhuriyeti ve laikliği demokrasinin karşıtı gibi gösterip halkı tavır almaya zorluyorlar. Bu çok tehlikeli bir yanlıştır. Kendileri demokrasiyi amaç değil araç olarak kullanmaktadırlar. Oysa demokrasi araç değil amaçtır. Demokrasi ancak laiklik ve cumhuriyet olduğunda yeşerir. Onun için cumhuriyetimize, laikliğe ve demokrasimize aynı değerde sahip çıkmalıyız. Üçünü gözümüz gibi korumalıyız. Çağdaşlık hedefine ancak bu şekilde ulaşabiliriz.

Çağdaş Türk kadını bu üç unsuru korumadaki azim ve kararlılığını da zaten alanlarda ispatlamıştır. Oyunları bozan olmuştur. Değerli okurlarım Türk kadının Cumhuriyeti sahiplenme konusundaki fedakarlığına iki örnek vermek istiyorum. 2005 yılında Sayın Deniz Baykal'ın Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü ve rejiminin tehlike altında olduğunu ve Türkiye'ye sahip çıkılması gerektiğini söylediği andan itibaren CHP İzmir Kadın Kolları Başkanı Gülşen Koşanoğlu ve yönetim kurulu üyeleri 28 ilçe örgütünü de harekete geçirerek siyasette çok rastlanmayan tarihi bir kararlılıkla toplumu bilinçlendirme çalışmaları yürüttüler. İlçe ilçe, belde belde, sokak sokak dolaşarak bu bilinci yaymaya çalıştılar. Yüzlerce kadınımız cumhuriyetin, laikliğin ve demokrasinin önemini CHP'nin çıkardığı kitaplarla, bildirilerle, broşürlerle, sözleriyle, eylemleriyle toplumsal dokumuza işlediler. Kitleleri uyarmaya, uyandırmaya çalıştılar. İşte bir siyasi partide fedakarca görev yapanlar; yine kadınlarımız...
Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye gönül vererek, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne ve rejimine sahip çıkan çağdaş Türk kadınlarımız..."Güzel günler" göreceksek bir gün eğer, o günlerin gerçek yaratıcısı olacak kadınlarımız...

Önce Türkiye diyenler

Diğer bir örnek: Sayın Prof. Dr. Tülay Özüerman. Yine bu bilinci kamuoyuna gerek konferans ve panelleriyle gerekse köşe yazılarıyla anlatmaya çalışıyor. Halktan yana aydınlık bir anlayışı tükenmeyen bir kararlılıkla yayıyor. Cumhuriyet bilincini gerek sivil toplum kuruluşlarında ve siyasi partilerde, gerekse tüm toplumsal düzlemlerde anlatmaya çalışan o kadar fedakar insanlarımız var ki, isimlerini yazmaya kalsak kitaplar dolusu olur.

Bu çalışmalara katkı sunan, destek veren herkese saygılarımı sunuyorum... İyi ki varsınız. Sizler bu azim ve kararlılıkta olduğunuz sürece demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti sonsuza değin yaşayacaktır. İşte "Önce Türkiye" diyen fedakar, çağdaş Türk kadınlarımızın emekleri...

Hiç yorum yok: